Kayıtlar

Kanarken...

Kuşun kanadı değil mastar eki almış halini söylüyorum. Kanamak... Ufacık bir iğne de kanatır keskin bir kılıcın hafif bir sürtmesi de kanatır. Kan yerini terk ettiği anda kabuk bağlamak ister gücü yettiğince. Kapanır mı bu yara kabuk bağlar mı bilmiyorum kan hala akmakta şuan. Kan kaybından ölmek dondururmuş insanı diyorlar öyle oluyormuş gerçektende üşüyorsun donuyorsun hayat gitmiyor ileri saplantılı bir hasta gibi kalakaldık olduğumuz yerde göz görüyor kulak duyuyor ama gidemiyorsun karabasan gibi çoküyo üstüne bu hal. Zor bir durum gerçekten. Direnmek mantığına kulak vermek duymaya benzemiyor. Ama mecbursundur. Kanarken 2 kuş kanatlanır bu sefer mastar eki alan değil...

Kültür Sanat / Yeme İçme / Eğlence

Kitap: Kafesteki Kadın Dünyayı kasıp kavuran İskandinav yazarlar rüzgârı Jussi Adler-Olsen ile devam ediyor. Bir kadının kâbusu.. Şeytani bir plan... Carl Morck'un özel Q şubesindeki ilk davası... Tüyler ürperten bir gerilim. Yeme&İçme: Divan Pub ve Brasserie’lerinde Hamsi Şöleni Divan Pub ve Brasserie’leri Ocak ayı boyunca, şöhreti Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine konu olan Marmara Denizi ve Karadeniz’in en lezzetli balıklarından hamsi ile misafirlerine sezonunda balık ziyafeti sunuyor Müzik / Dans / Albüm: Beyonce - I am... World Tour Sony Music, pop müziğin divası Beyoncé'nin çok özel ve yepyeni albümü I AM...WORLD TOUR'u sunar! Beyoncé'nin "I am…" isimli turnesi kapsamında 2009 ve 2010 tarihlerindeki konserleri esnasında kaydedilen çekimlerden oluşuyor ve oldukca eğlenceli. Tiyatro: Dört Kişilik Bahçe Dört Kişilik Bahçe’de geçmişte renkli günlere tanıklık etmiş ahşap konak artık üç “unutulmuş” kadının ve eski bir Osmanlı paşası olan Server Bey’in kend

Paçavra Şehir

Paçavra bir şehrin, insana muhtaç sokaklarında laf olsun diye dolaşıyorum. Sağımda ve solumda, biçimsiz evlerin soğuk yüzlü duvarları, ayaklarımın altında ise ezilmenin verdiği utancı kaldıramamış, kaldırım taşları. Kimbilir kaç midesi bozuk kişinin kusmalarını kaldırmış, yada kaç ağzı bozuğun tükürmelerine muhatap kalmış. Yol kenarını hiç sormayın, bıkmış usanmış. Üzerine bırakılan tüm pislikleri, dayanamayıp tertemiz bir yağmura havale ederek, aşağı tarafta ki mazgala bırakmış... Duvarlar biraz eğilmiş, biraz yamulmuşlar. Köşeler incelmiş, kendilerini yer yer köşebentlere bırakmışlar. Yanlarına giderken sanki geri geri kaçıyorlar, abartmıyorum sanki 'püf' deseniz yıkılacaklar. Çok görmemek lazım, belki bir çok ayrılığın şahidi olmuşlar, belki de bir gece vakti yanlarına bırakılan bir bebekle beraber, sabaha kadar haykırmışlar... Buruşmuş yaprakların teminatını, gölgesi bozuk ağaçlar ödemiş. Hafifçe bedeninden ayırarak, topluca rüzgara emanet etmiş. Etrafta ne bir kedi var ned

Lider bir CEO ile Çalışmak

Kariyerinizin bir döneminde CEO’ya bağlı olarak çalışmaya başlarsanız, bulunduğunuz pozisyonun bir önceki pozisyonlardan çok daha fazla yetenek, bilgi ve tecrübe birikimi gerektirdiğini kısa bir sürede fark edeceksiniz. CEO’ya bağlı çalışmak, bir müdüre yada direktöre bağlı olarak çalışmaktan çok farklı. Bunların başında gelen en önemli farklılığın “çalışma disiplini” olduğunu söyleyebilirim. Müdürünüz yada Direktörünüz ile projelerinizi detaylı bir şekilde tartışma imkanınız her zaman varken, bir CEO’nun karşısına projeye tamamen hakim olarak çıkmak zorundasınız. O’nunla projenin detaylarından ziyade “üst düzeyi ilgilendirecek” bilgileri paylaşmanız önemlidir. Bu da bir CEO gibi düşünebilmeyi gerektirir. Bağlı olduğunuz yöneticiniz ile kişisel konularınızı tartışabilir, onlardan destek ve bilgi alabilirsiniz, ama bir CEO ile aranızdaki iletişim her zaman bir kat daha profesyonel olmak zorundadır. Bu, CEO’ların kendilerine direk bağlı olan çalışanlarla iyi iletişim kuramadıkları anlamı

Döngüyü Kırabilmek...

Kimisini Amerika’nın büyüklüğü ve kaynaklarının bol olması çeker, kimisini Çin’in iş imkanları. Kimisi Hindistan’a daha dingin bir hayata sahip olmak için gider, kimisi Afrika’ya insanlara yardım etmek için. Kimi İngiltere’de okumak, kimi Almanya’da dil öğrenmek için koyulur yollara. Farklı ülkelere gidiş sebepleri değişik olsa da, kişiden kişiye deneyimler farklılaşsa da ortak olan bir nokta var atılan her adımda: keşfetmek deniyor adına. İster yeni mezun olun, isterse deneyimli bir profesyonel, ister evli olun isterse çoluk çocuklu… Keşfetmek hepimizin içinde var. Kimimiz sürekli keşfediyor, kimimizse o ihtiyacı içinde uyutup yok ediyor. Diyorum ki, içinde bulunduğumuz dünyadan arada bir kafamızı kaldırmayı deneyelim; kendimizi yepyeni bir dünyanın içine atma cesaretini gösterip, hayatımıza yeni heyecanlar, görüşlerimize yeni perspektifler katalım. İnanıyorum ki, farklı hayatları tatmak, daha duyarlı nesillerin yetişmesine de neden olur. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki neredeyse ya

Bir İşi Sonuna Dek Götürecek Kadar Sebatkar Olmak

Şans, iş dünyasının sevmediği ve tercih etmediği bir kelime. Yine de ben şanslıyım ve şansa inanıyorum. Her şansı kendimin yaratmadığını bilecek kadar hayatın akışına güveniyorum, akışa kapılmayacak kadar da işimi sansa bırakmadan hareket etmeye devam ediyorum. Türk, yabancı, Türkiye’nin ve Dünya’nın alanında başarılı iş insanlarında şunu dinliyor ve gözlemliyorum: onlar şansa inanıyorlar ve sebat ediyorlar .(bir işi sonuna kadar götürüyorlar.) Başarma azminde olanlar, genelin kolay işlere koştuğu noktalarda, onlar herkesin korktuğu ve tercih etmediği işlere el atıyorlar. Sonuna kadar o işin arkasından koşturuyorlar. Engeller, zorluklar, inişli çıkışlı patikalar belki yoruluyorlar ama geri adım atmıyorlar. Dirençliler; dirençleri kırıldığında bir iç motivasyon bulmayı beceriyorlar. Nedenini bende bilmiyordum. Ta ki, Dr. Ben Dean’in bu yazısını okuyana kadar. Sebatkar olan kişilere, yaptıkları işin zor olduğunu söylediğinizde, o işi başarmak için ısrarla çalışmaya devam ettiklerini

Değişimi Kabul Edemeyen Yöneticiler Neden Hala Yöneticiler?

Dünya değişiyor, çalışma alışkanlıkları değişiyor, şirkete bağlılık gibi kavramlar artık anlamsız. Bu değişim dün kapımızı çalmış da değil hani. Türk iş dünyasının bir kısmı hala değişime direniyor. “İş hayatına yeni yeni girmekte olan genç jenerasyonun davranış kalıpları, beklentileri, farklı bakış açıları uzunca zamandır iş dünyasında tartışma konusu. Yöneticilerin ve İK uzmanlarının önemli bir kısmı, gençlerin işe bakışından ve davranışlarından ciddi şekilde şikayetçi. En sık duyduğum eleştiriler fazla cefa çekmeden hızla sefa sürmek istedikleri, yani kariyer basamaklarını çıkarken geçilmesi gereken meşakkatli yollara tahammülleri olmadığı yönünde. Bunu şu şikayetler izliyor: Kolayca terfi etmek istiyorlar, uzun çalışma saatleri ve iş için özveride bulunma konusunda isteksizlikler, sebat etmiyorlar, çabuk sıkılıp hızla değişiklik arayışına giriyorlar, şirket sadakati geliştiremedikleri için güvenilmezler, aşırı alıngan ve hassas oldukları için eleştiriye, zorlamaya kötü tepki verip