Döngüyü Kırabilmek...

Kimisini Amerika’nın büyüklüğü ve kaynaklarının bol olması çeker, kimisini Çin’in iş imkanları. Kimisi Hindistan’a daha dingin bir hayata sahip olmak için gider, kimisi Afrika’ya insanlara yardım etmek için. Kimi İngiltere’de okumak, kimi Almanya’da dil öğrenmek için koyulur yollara. Farklı ülkelere gidiş sebepleri değişik olsa da, kişiden kişiye deneyimler farklılaşsa da ortak olan bir nokta var atılan her adımda: keşfetmek deniyor adına.

İster yeni mezun olun, isterse deneyimli bir profesyonel, ister evli olun isterse çoluk çocuklu… Keşfetmek hepimizin içinde var. Kimimiz sürekli keşfediyor, kimimizse o ihtiyacı içinde uyutup yok ediyor. Diyorum ki, içinde bulunduğumuz dünyadan arada bir kafamızı kaldırmayı deneyelim; kendimizi yepyeni bir dünyanın içine atma cesaretini gösterip, hayatımıza yeni heyecanlar, görüşlerimize yeni perspektifler katalım. İnanıyorum ki, farklı hayatları tatmak, daha duyarlı nesillerin yetişmesine de neden olur.

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki neredeyse yaptığımız şeylerin çoğu kariyerimizde daha da ileriye gitmek için sanki. Aldığımız dersler, okuduğumuz kitaplar, katıldığımız ortamlar… İnsan ruhuna iyi gelen her şey güzel tabii. Peki, sadece istediğiniz için, ucunda ki tek ödülün keşfetmek olması için hareket etmeyi denediniz mi hiç? Çoğumuz için zor değil mi? Ya ‘para nerde?’ soruları, ya ‘çoluk çocuk’ işleri, ya ‘çalışıyorum, kariyerimi bölemem’ naraları… Hep ama hep bir engel bulmayı beceririz! Korkularımız bedenimizden öyle bir yükseliyor ki bazen, hareket alanımızı daralttığımızı fark bile edemiyoruz. Yeni insanlar, yeni ortamlar, yeni yaşamlar keşfetmek insana mutluluk veriyor. Aklınızda kariyer olmadan hareket etmekse sanki kontrolden çıkıyormuş hissi yaratıyor. İş ortamından ayrılırsak iş bulamamaktan korkmak, iyi bir pozisyondayız diye yerimizi kaptırmaktan endişe etmek, daha iyisini bulamamaktan ürkmek, ekonomik kriz var diye gelecekten korkmak bizleri ne kadar hareketsiz hale getirebiliyor. Hiç düşündünüz mü?

Oysa, bildiğimiz işleri, tanıdık işyerlerini, rahat ettiğimiz dostları kısa bir süreliğine oldukları yerde bıraksak, kendimizi yepyeni bir hayata açsak kim bilir önümüze ne kadar çok beklenmedik fırsat çıkacak… Gittiğimiz yepyeni yerlerin havasını koklasak, yaşamlarına dahil olsak, belki sadece dinlemek, gözlemlemek, keyif almak ve günü yaşamak için kendimize küçük bir kaçamak yapsak, kim bilir hangi tahmini mümkün olmayan imkanlar karşımızda baş gösterecek? Belki bugün ne istediğimizi bilmeden giriştiğimiz bu yolculuk bize hayattan ne istediğimizi bulmamıza yarayacak… Ama bunları yapmak için, konfor alanımızı terk etmek, bilinmeyene yolculuğa olumlu bakmak gerek.

Pembe Candaner, diyor ki, artık belirsizliklerle yaşamayı öğrenmeliyiz. Ben de diyorum ki, belirsizlik hayatın her anında, her köşesinde, her zaman saklı. Ekonomiler olmasın sizi belirsizliklerle yaşamaya alıştıran, kendi yaşam tarzınız, seçimleriniz, cesaretiniz olsun belirsizlikleri kucaklamanıza yardımcı olan.
Aslında hepimiz hayatımızı nasıl şekillendirmek istediğimiz hakkında her gün bazı seçimler yapıyoruz. Seçim yapmakta değil, arada bir seçimlerimizi değiştirebilmekteyse zorlanıyoruz. Kaybetmekten öyle çok korkuyoruz ki, kaybetmemek için sürekli güvenli olanı tercih etmeyi benimsiyoruz. Ve sonra, çok sonra bir zaman geliyor, güvenli tercihler artık bizlerle öyle bütünleşmiş oluyor ki, ya ‘keşke’ diyoruz, ya artık başka bir hayat düşünemiyoruz ya da, ekonomiler alt üst olduğunda, bir panikle, sanki hayatımıza ilk defa belirsizlik girmişçesine korku dolu yaşantımıza biraz daha korku ekleyerek hayatımıza devam ediyoruz.
Oysa, bir kez de olsa, zor olanı seçebilmek de gerek hayatta.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Biz hiç beceremedik Sevmeyi de Terketmeyi de”

Özgürlük mü Mutluluk mu ?