Hantal Şirket - Dinamik Şirket

ABD’de patlak veren ve halen sürmekte olan krizin etkileri dalga dalga dünyanın her tarafına yayılırken ülkemizde de ‘Hamdolsun!’ önlemler alınmaya başlandı…
Esasen derdim krize çare üretmek değil. İşin uzmanı hiç değilim.
Ama aşağıda soracağım soruya vereceğimiz yanıtta bazı ipuçları yakalanabilir.
Bu tür krizlerde gemisini sağ salim limana ulaştıran şirketlerin yapısı nasıldır?

***

Ticaret dünyasında ‘hantal’ ve ‘dinamik’ sözcükleri her büyüklükteki şirket için kullanılır. Dev şirketler iç işleyişleri, karar mekanizmaları yönünden bürokrasi batağının içinde bocalar dururlar. Bu tür şirketlere hantal şirketler denir.
Aynı iş kolunda faaliyet yapan küçük şirketlerse, bu dev şirketlere her fırsatta saldırıp, pazardan pay kapmaya çalışırlar. Bunların karar mekanizmaları ise çok basittir. Çok hızlı hareket yeteneğine sahiptirler. Bir gün sonrası onlar için önemlidir. Bir şirket ne denli büyürse büyüsün, ilk işe başladığı günlerin dinamik yapısını zamanla yitirir, hantallaştığının farkına varamaz ve hiç ummadıkları bir anda düşüşe geçerler.

***

Konuyu biraz daha somutlaştıralım. Bankalardan yola çıkalım dilerseniz. Ülkemizde sermaye yönünden iki tür banka vardır; devlet ve özel. Özel bankaların içinde de kuruluş itibariyle farklı statüye sahip olanlar varsa da özel sınıfına girerler.
Özelleştirmenin hız kazandığı ve birçok bankanın yabancı ortaklarla yola devam ettiği günümüzde bankalararası rekabet kıyasıya sürüyor. Bu rekabet ortamında en büyük yük çalışanların omzuna binmektedir. Bankalar, piyasadaki güçlerini haliyle elemanların performansıyla elde edecektir. Burada hantal banka ne yapar, dinamik banka ne yapar, sorusunu biraz açalım.

***

Önce hantal bir banka ne yapar, kısaca göz atalım…
Konuya somut bir örnekle girelim. Menkul Kıymetler bölümü her bankanın önem verdiği bölümlerdendir. Bu bölümdeki elemanları teşvik amacıyla (X) bankası genel müdürlüğü bir kampanya düzenler. En başarılı beş personeli yurtdışı seyahatiyle ödüllendireceğim, der. Bu bölümde çalışan ve yönetici niteliği olmayan bir personel, duyuruyu okuduktan sonra, kendisine inanan olmasa da büyük bir gayret sonucu çalıştığı bankanın Türkiye’de ilk üçe girmesini sağlar. Herkes bu sonuçtan gururludur. Buraya kadar her şey normal…
Ancak Karaman’ın koyunu sonradan ortaya çıkar. Banka genel müdürlüğü, kampanyada dereceye giren şubelerin yöneticilerini yurtdışına göndereceğini duyurur.
Kampanyayı tek başına başarıya ulaştıran elemansa yönetici değildir. Bu duruma itiraz eder. Hantal banka yönetimi, kararında önce direnir, inat eder.
Oysa dereceye giren bankanın müdürü dahi, personelin hakkının yendiğini iddia eder.
Sonunda genel müdürlük banka tarihinde -bir ilk olarak- yönetici olmayan bir personeli yurtdışına göndermeyi kabul eder. Peki, o eleman yurtdışına gider mi?
Bu haksızlığa daha fazla dayanamaz, yaşananların ardından basar istifayı, kendince daha dinamik ve özgür bir çalışma ortamına sahip başka bir özel bankaya transfer olur.
***
Gelelim, dinamik bir banka nasıl çalışır, sorusuna.
Özel şirket bankacılığında her şeyden önce performans yönetimi denen bir birim vardır. Bu birim bilimsel verilerden oluşan başarı kriterlerini her düzeydeki personel için sıkı bir şekilde uygular ve denetler. Gene bu şirketlerin bu birimle paralel çalışan insan kaynakları bölümü vardır. Kimilerinde her iki birim tek bir çatı altındadır. Bu tür bankalarda bir personel, bölge müdürünü rahatlıkla arar. Bundan ötürü fırça yemez. Her bankanın meşhur Cuma sendromu vardır. Yani piyasadaki keş paranın banka hesaplarına transferidir söz konusu olan. Bunda başarı gösteren personel pazartesi günü elektronik posta kutusundan bölge müdürünün teşekkür mesajını okuyarak haftaya başlar. Yine dinamik bir banka, yaptığı kampanyalarda ödülü banka yöneticisine değil o işi başaran personele verir. Peki, o başarıda müdürün hiç mi payı yoktur? Bilimsel çalışmalara dayandırılmış yönetim anlayışlarında elbette takım oyunu denen bir faktör var ki, herkes hak ettiği ölçüde başarı pastasından pay alır.

***

Son söz: Büyüğüm demekle büyük olunsaydı, deve eşeğin ardından yürümezdi!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Biz hiç beceremedik Sevmeyi de Terketmeyi de”

Özgürlük mü Mutluluk mu ?