Etik olmanın formülü kimde?

‘Enron skandalı’nı herhalde birçoğunuz duymuşsunuzdur. Yaklaşık 6 yıl önceydi ve o dönem sanki iş dünyası alaşağı olmuştu, herkes bunu konuşuyordu. Fakat bugün, eminim hikâyenin özünü birçoğunuz tam olarak hatırlamıyordur. Tamam bir skandal vardı ama ne olmuştu? Kim kime, ne yapmıştı? İşte bu da kapitalizmin tipik sonuçlarından biri: Ürettik ve tükettik; artık çok da önemli değil.

Ben hafızalarınızı tazeleyeyim. Enron sadece 15 yıl içinde, Amerika’nın yedinci büyük firması olacak kadar hızlı büyür. 40 ülkede 21 bin çalışana sahip olur. Ama bir gün bir de bakılır ki, bütün bu rüya aslında büyük bir yalan üzerine kuruludur. Enron, kârlılığı ve mali durumu hakkında sürekli yalan söylemiş ve borçları saklayarak rakamları değiştirmiştir. Bir yerde yakayı ele verirler ve gerisi çorap, sanırım çorap kısa kalacak, palto söküğü gibi gelir. İflas kaçınılmazdır.


Şimdi gelelim hikâyenin özüne. Yukarıdaki paragrafta zaten anlattım ama bir daha yazayım: İşi etiğine uygun yapacaksın. İnsan olarak sana nasıl olman gerektiği öğretildi ise (doğru, dürüst, çalışkan, saygılı, vb) bunların hepsini iş hayatına da taşıyacaksın. İşte bu yüzden bu hikâye ‘iş etiği’ tarihinde bir abide olarak yerini almıştır. “Bak yalan söylersen senin de sonun böyle olur” hikâyelerinin ana referans noktasıdır. Üniversitelerdeki ‘iş etiği’ derslerinin ana vaka çalışmasıdır.

EY ETİK, GELDİYSEN SES VER!

Peki bugün ‘iş etiği’ ne kadar saygı gören bir kavram? Enron skandalı akılları başlara getirdi sananlar çok yanılıyor. Araştırmalara göre yeni bir skandal kapının önünde. Amerika’da, Ethics Resource Center’in gelenekselleştirdiği ‘National Business Ethics Survey’nin (NBES) 2007’de gerçekleştirilen çalışmasında edinilen sonuçlar bu durumu doğrular nitelikte. Yaklaşık 2 bin çalışan Amerikalıyla yapılan bu çalışmada, yüzde 56, son 12 ay içinde işyerlerinde ‘etik olmayan bir davranışı’ şahsen gözlemlediklerini söylemişler. Bu oranın geçmişe göre düzenli bir artışta olduğunu söylemeye gerek yok herhalde. Bir de ilginçtir, bu hafta Türkiye’de, İnsankaynaklari.com’la yaptığımız küçük ankette de, neredeyse aynı oran (yüzde 57) sıklıkla veya nadiren etik olmayan davranışlarda bulunduğunu itiraf etmiş. Globalleşmenin çirkin yüzü!

NBES araştırmasında, ‘etik olmayan davranış’lar içinde en çok karşılaşılan ‘çıkar çatışması’; yani birinin kendi çıkarlarını firmanın çıkarlarının üstünde tutması. İkinci sırada ’suistimal edici/korkutucu tehditkâr davranışlar’, üçüncü sırada ise ‘çalışanlara yalan söylemek’ var. Sonuçlar içinde daha da kötü olan, bu fark edilen ‘etik dışı’ davranışların dile getirilmemesi, hatta getirilememesi. Yüzde 42 benzer bir durumu fark ettiklerinde bunu üst yönetime raporlamadığını belirtmiş. Ana sebep ‘bir fark yaratamayacaklarını’ düşünmeleri. İkinci sebep ise bunun kendilerine negatif geri dönüşü olacağından korkmaları. Olmaz olmaz demeyin, çünkü bugüne kadar benzer bir durumu raporlamış kişilerin yüzde 12’si negatif dönüşle karşılaşmış. Yani doğru söyleyeni dokuz köyden halen kovuyorlar.

Firmanın ciddi bir ‘etik programı’ olması, yani etik davranışların ödüllendirildiği ve etik olmayanların hoş görülmediği bir ortamın olması, bütün bu oranları aşağıya çekebiliyor. Ancak rakamlar şu anda sadece firmaların dörtte birinde böyle bir program uygulaması olduğunu söylüyor. Halbuki bu tip programların, personelin iş tatminiyle doğrudan ilişkisi var.

AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR

Ve geldik yine bildiğimiz tartışmaya. Başka bir yazımdan da alıntı yaparak: “Acaba gerçekten Thomas Hobbes’un dediği gibi ‘doğuştan’ mı kötü bu insanoğlu? Yoksa Rousseau mu haklı “Ne iyi, ne kötü doğarız, ama yaşadığımız toplum bizi şekillendirir” derken? Ya da David Hume’un “Aslında kötü doğarız, ama iyi olup olmamak toplumun bizi nasıl yönlendirdiğine bağlıdır” sözlerine mi kulak vermeli? Nedir ‘ahlaklı’ ve ‘etik’ olmanın formülü?”

Değerlerin şekillenişi gibi, etik yönlenmenin de üç aşaması var: Ev- okul-iş. Bir çocuk, ilk olarak, annesi ve babasını model alıyor. Sonrasında okul ve arkadaş çevresi etkin olmaya başlıyor. Ancak maalesef, çok güçlü bir etik anlayışla büyümüş olsanız bile, diğerlerinin ‘kötü’ davranışları buna zarar verebiliyor. Etik yönlenme açısından son şekillenme de, tabii ki ‘iş’ ortamında oluyor. Orada da üstlerinizi model olarak alıyorsunuz. Yukarıda da belirttiğim gibi, işyeri ‘etik’ davranışı teşvik ediyorsa, etik davranma olasılığınız daha yüksek.

Junior Achievement, dünyanın en büyük gençlik sivil toplum kuruluşlarından. Deloitte’le birlikte, yeni gençliğin gittikçe yükselen bir oranda kendi hedeflerine ulaşabilmek için, iş etiklerinin ‘kenarından dolaşmayı’ veya ‘üstünden atlamayı’ tercih etmelerini gerekçe göstererek gençlere, daha çok da lise öğrencilerine, etik kararlar almada yardımcı olmayı hedefleyen ‘JA Business Ethics (İş Etikleri)’ adında 2 milyon dolarlık bir girişim başlattılar. Yanı sıra 2007 Eylül ayında, Harris Interactive’le birlikte Amerika’da 725 gençle (13-18 yaş) bir ‘etik değerler araştırması’ gerçekleştirdiler. Sonuçlara göre yüzde 71, iş hayatına girdiklerinde etik kararlar almaya hazır olduğunu söylüyor. Ancak buna rağmen yüzde 38, bazen hile yapmanın, yalan söylemenin hatta vahşi davranmanın, başarılı olmak için gerekli olduğuna da inandığını söylüyor. Duke Üniversitesi’nde yakın zaman önce yapılmış bir çalışmada, Amerika’da MBA yapanların yüzde 56’sının kopya çektiğini ifade etmiş olması boşuna değil. Hele bir de kopya başarı getiriyorsa.

JA araştırmasının bir diğer ilginç bulgusu da şu: Gençler etik olmak açısından kendilerinden emin ama arkadaşlarından pek de değil! Farklı iş gruplarındaki insanları etiklik açısından değerlendirdiklerinde (işadamları, din adamları, doktorlar, avukatlar, polis, öğretmenler, sporcular, itfaiyeciler gibi) maalesef lise öğrencileri, acı ama gerçek, listede kendilerini sondan ikinci sıraya koymuş, sadece ‘etik dışı’ anılmakta kırılamaz bir rekora sahip olan ‘politikacılar’ın önünde yer almayı başararak. Gençliğin bu kadar yoldan çıkmadıklarını ümit edelim sadece. Ve de onlara daha fazla örnek olmaya çalışmaya başlayalım. Daha geç olmadan.

Anket Sonuçları

İşiniz gereği etik bulmadığınız şeyleri (örneğin daha az dürüst olmak gibi) yapmak zorunda kalıyor musunuz?

Evet, sıklıkla yüzde 25,27
Evet ama nadiren yüzde 32,06
Hayır, işimi yaparken kendi kurallarıma bağlıyım yüzde 42,67

Katılımcı sayısı: 18146

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Biz hiç beceremedik Sevmeyi de Terketmeyi de”

Özgürlük mü Mutluluk mu ?