Oturum açılsın, oyun başlasın!

Hepimiz Bill Gates’in çocuklarıyız ve biliyoruz ki, iyilik de kötülük de ondan gelir. Bilgisayar dünyasının çok tanrılı olmasını dilesek de, internetteki ilkleri hep Microsoft ile birlikte yaşadığımızı itiraf etmemiz gerek. Tıpkı MSN Messenger’da olduğu gibi. Alternatif programlar olsa da, popülaritesini kimselere bırakmayan MSN Messenger, 5 yıldır hayatımızda. Ve rahatlıkla söyleyebiliriz ki, o artık bir fenomen. 5 yılda MSN, sohbetin bahane, kendini göstermenin şahane olduğu kişisel bir medya aracı haline geldi. Artık, kullanıcıların son dakika ruh hallerini, hayatının flaş haberlerini gireceği bir mecrası ve bunları okuyacak bir kitlesi var çünkü. Durum böyle olunca, herkes iyi reyting getirecek takma isimlerin (nick name) ve resimlerin (avatar) peşine düştü. “Kişisel iletisinden”, “ne dinliyorum” özelliğine kadar her şeyde, oluşturduğu kimliği yeniden üretti. Peki ama nasıl? İşte giderek bireysel bir medyaya dönüşen MSN’de adım adım kimlik inşası:

1. Nick (Takma ad)
Bir takma isim seçmek, kimlik oluşturmanın belki de en önemli kısmı. Nick’ler artık kişilerin ismi yerine geçmekten çok, kişilerin kurmak istedikleri kimlikler ile ilgili ipuçlarını içerir hale geldi. Bu yüzden kullanıcılar sadece nicklerini belirlemek için bile bilgisayarın başında bolca vakit geçirir oldu. Hatta internette nick “önerilerini” bulabileceğiniz bazı siteler dahi var. Ayrıca zamanla, kullandığımız nick’ler gündemimizdeki haberleri, ruh halimizi veya (sadece muhatabı tarafından anlaşılan) iğneleyici mesajları içerir hale geldi. Bunun yanında yurtta ve dünyada gelişen olaylara karşı “kitlesel tepki” gösteren sloganlar (“Hepimiz Ermeniyiz” gibi) ve ikonlar (çocuk pornosuna karşı bebek ikonu veya siyah şemsiye), MSN ile başlayan bu akımın bazı örnekleri.

2. Avatar (Kullanıcı resmi)
MSN’de her kullanıcı kendisini temsil eden bir de resim kullanabilir. Bu resme karar için kullanıcılar kendi arşivleri ve internette dakikalarca süren araştırmalar yapıyorlar. Hatta kullanıcı resmi için özel olarak fotoğraf çektiren kişiler var. Plastik ördek, satranç taşı, plaj sandalyeleri gibi hali hazırda kullanıcılarda bulunan görüntü resimleri, kendini ifade etmede kifayetsiz kaldığından, MSN’i sadece görüşme amaçlı kullananlar tarafından tercih ediliyor. Ama diğer tarafta en özgün, en şaşırtıcı ve kendine baktıran avatarlarla birlikte, kullanıcılar çoktan bir reyting yarışına giriştiler.

3. Kişisel ileti
Nobel’e “özlü söz” dalında aday olabilecek(!), hayattan ders alındığını belirten veciz sözler en alışkın olduğumuz kişisel ileti türüdür. Bu iletiler, ilgi alanlarına göre değişiklik gösterir: Edebiyatla ilgilenen birinin Shakspeare’den alıntı yapması veya bir Rock’çunun, bilinen bir şarkının sözlerini yazması, sokak edebiyatı vs... Kimlik inşası söz konusu olunca, iletilerin ne kadar “kişisel” olduğu şüpheli. Çünkü temelini attığımız “kurgu karakter”, yavaş yavaş kendi kimliğimizin yerini alır ve “samimiyet kaygısı” sanal ortamın getirdiği rahatlık ile geri planda kalmaya başlar. İşin garip yanı, kendimize karşı bile samimi olamaz ve bilgisayarın başından kalkana kadar, kurguladığımız kişinin hayatını yaşarız. Onun gibi düşünmeye başlar, onun zevklerine sahip olur ve onun gibi hissederek insanları etkilemeye çalışırız.

4. Durum (çevrimdışı, meşgul, dışarıda)
MSN Messenger’da oturum açmış olan bir kullanıcı, sohbet listesine dâhil olan diğer çevirimiçi kullanıcılar tarafından görülür. Bilgisayarı başındaki diğer kullanıcılar, istedikleri anda sohbete girebilirler. Bu nedenle, sohbete vakti olmayan ya da meşgul olan kullanıcılar için “meşgul”, “yemekte”, “birazdan dönecek” uyarılarını açabilirler. Ya da, kendilerini görünmez kılmak için “çevirimdışı” olarak ayarlayabilirler. Bazen de, konuşmak istemedikleri kullanıcıların kendilerini görmesini engelleyebilirler. Bu “durum belirtme” özelliğinin, listenizdeki kişilerin size gönderecekleri mesajları “süzgeçten geçirme” gibi bir görevi de var. Genelde durumumuzu “meşgul, dışarıda vs.” olarak belirtmeniz, önemsiz konularla ilgili olan veya çok samimi olmadığınız insanlardan gelen mesajları istemediğiniz şeklinde anlaşılır. Listenizin kalabalık olması, samimi olmadığınız insanların listenizde işgal ettikleri yerler ve genelde mesajlarına cevap vermek istememeniz sizi bunun gibi önlemler almaya yönlendirir. Ayrıca seçilen durumların karşı taraftaki etkileri de var. Durumu “meşgul” olarak belirtilmiş kişiye mesaj atmak insanları biraz düşündürür ve çekingenliğe yol açar. Ayrıca “çevrimdışı” olarak gözükmenin, listenizdeki kişilere “acaba beni engelledi mi?”, gibi sorular sorduran ve gereksiz bir paranoyaya sebep olan etkileri var. Hatta bu durum sonucunda “engellendim” hissine kapılan kişi, listenizdeki ortak arkadaşlarınıza “Mehmet sende online mı?” gibi sorular sorarak içini rahatlatmaya çalışır. Ayrıca bazı kullanıcılar da ileti geldiğinde çıkan sesi engellemek için durumlarını “meşgul” olarak ayarlar.

5. “Ne dinliyorum?” özelliği
Kullanıcılar “ne tür müzik dinlersin?” sorusunu ortadan kaldıran bu opsiyonu açıp açmamakta serbest. Ancak bu özelliğin benlik sunumun en basit ve doğrudan yolu olduğu aşikâr. Eğer “kimlik inşası” için oluşturduğunuz mekanizma çalışıyorsa ne dinlediğinizin gözükmesi önem taşır. Ama yaratacağı gelgitler muhakkak olacaktır. Başından beri kurduğunuz karaktere uygun bir şarkıya karşı kendi sevdiğiniz bir şarkı… Bu ikilem sonucunda o hayali kimliğin seveceği bir şarkı açılıp, hoparlörün sesi sonuna kadar kısılabilir.

6. Dil
MSN’de kullandığımız dil de, oluşturmaya çalıştırdığımız kimlik ile ilgili önemli ipuçları içerir. Mesela MSN’deki konuşmalarında kelime oyunları ve “bol üç noktalı cümleler” kullanan kişinin çizdiği profil ile “kanka! geçn taximde işm wardı, arklarla oraya gittik” gibi imla kurallarıyla alakasız “uçuk” anlatımlara sahip kişinin çizdiği profiller çok farklıdır. Ayrıca bu dil, kullanıcının oluşturduğu kimlikteki en istikrarlı özelliktir. Nick, avatar veya kişisel ileti gibi öğeler (hatta tarzları ile birlikte) değişseler bile yazışma dili, karakterini uzun süre korur.

7. MSN Space
Kullanım kolaylığı sayesinde, “Space” özelliği internette kendimize ait bir alana sahip olmanın en kolay yolu haline geldi. İstediğimiz resimleri, yazıları veya “favori” şarkılarımızı, bu alana yükleyebilir, hatta alanımız hakkında diğer kullanıcılardan yorumlar alabiliriz. Kısacası bu alanı, kurmuş olduğumuz kimliği anlatan bir medya aracı olarak da kullanabiliriz.


(Bu haber, 22 Mart 2007 tarihinde, Milliyet Gencim’de yayımlanmıştır.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Biz hiç beceremedik Sevmeyi de Terketmeyi de”

Özgürlük mü Mutluluk mu ?