Kayıtlar

Dilim tükeniyor...

ağacından dökülmüş cümleler topluyorum sana sevgimi hasretimi özlemimi sunuyorum yanımda dönüp ardına bakmadan giderken sen arkandan sular döküyorum her şimşekte korkuyorum içeme gömülüyorum seni arıyorum sessiz çığlıklarım var gün batınca uyanan hapsedilmiş gözyaşlarım.. geceleri uyumamam ondan aklımın tek işisin sen izne ihtiyacım olunca üzerini dolduruyorum susuzluktan yanarken boğazım yine aklıma esişin sanıyorum isyanlarım acımın büyüklüğünden haykırışlarım bastırılmış.. müziği son ses açarken yüreğimin sesini kısıyorum sana sesleniyorum her dakika içimden sadece bir kez cevap versen..... öyle dolusun ki içimde yazarsam atarım belki diyorum cümleler biterken gözlerinin içine bakıyorum... dilim tükeniyor ölüyorum gitmiyorsun..

İstanbul...

Seni hep sevginin, aşkın şehri olarak düşünürdüm... Ayrılığın şehriymişsin... İki yakanı birleştirmedeki beceriksizliğinden anlamalıydım... Sana kanmamalıydım... Koskoca İstanbul’da kolaysa İnsanbul...

Bunu yapmayacak kadar akıllanamadım daha...

Farkettim ki iyiyim demek için iyi olmak gerekmiyor.. Cevaplar kelimelerden ibaret.. Kimse içlerini doldurmanızı beklemiyor sizden.. Duymak istedikleri cevabı verdiğinizde tüm sorun çözülüyor.. Ölüyorum deseniz de çok farketmiyor aslında.. Başkası için ağlayabilen bir kaç aptal kaldı çünkü dünyada.. Kendinden başkası pek umrunda değil kimsenin.. İşte sırf bu yüzden bile hayatımızın kıymetini bilmeliyiz.. Çünkü bizi bizden başkası düşünmüyor.. Yıllarca bizi sevmeyen insanlara kendimizi sevdirmek için uğraştık durduk her birimiz artık yetmez mi? Onların bizi kabul etmelerini beklerken hayatımız ellerimizden kayıp gidiyor belki, değer mi? Bizi sevenleri sevmeyi öğrenmeliyiz belki artık.. Akıl avareliği bırakıp başa gelmeli, dank etmeli.. Peşinde koştuklarımıza biraz daha dikkat etmeli.. Anı yaşamalı aslında hep.. Gelecek kaygısına düşmeden, geçmişle beynimizi yemeden.. Gitmek isteyenlere izin vermeli belki.. Ki sevseler giderler miydi? Biz sevdiklerimizden gider miyiz? Sanmıyorum.. Bu yüz

Öyle bir saçmalarım ki.. İnanırsın..

.. merdivenlerden adım adım çıkmaya başladım sonra.. Bir yerden sonra biteceklerini düşündüm.. Bitmedikçe sıkıldım ve bir tanesine oturmaya karar verdim.. Bu kararın doğruluğunu oturarak düşünmek daha mantıklı geldi o an.. Sonra mantıksız bulup kalktım.. Evet biraz salaktım.. .. bir kedi yavrusu gördüm.. ben sadece yavrusunu severdim zaten ama annesi yanında yokken.. anneyi sevmezdim çünkü.. kendi annemi değil kedinin annesini.. yavrusunun yani.. neyse öyle işte.. .. çayımı doldurup yanına biraz bisküvi aldım.. niyetim içine batırarak yemekti.. çayımın kirlenmesinden korktum.. ama çay yalnız başına çok tatsız olacaktı.. bundan bir hayat notu çıkarabilirim dedim.. düşündüm buldum.. hayatımı kirleterek tadına varabilirdim ancak.. çay, içine batırılmış bisküviyle bir sorun yaşamayacaksa benim ne sorunum olabilirdi ki sadece keyfine varmalıydım.. vaayy dedim aklını arada bir kullanmalısın dostum! .. Kadife ceket giymiştim o gün.. nasıl yakıştırdım ama nasıl hoş göründüm gözüme (pehh).. üşe

Gözler...

Bazen...

(Bunu yazalı o kadar uzun zaman oldu ve yayınlamadığım halde o kadar çok okudum ki benim için eskidi bile artık..) Bazen ağzını açtığında aşk akar.. Dökülür kelime kelime.. Yol olur yare doğru.. Bazen acın diline vurur.. Konuşa konuşa bitiremezsin.. Bazen acı sessizlikte vuku bulur.. Ağzın susar yüreğin konuşur o zaman.. Dudakların hareket etmez kalbin susmaz.. Yalnızlık yoldaşın olur bazen.. Öyle sıkı sarılır ki bedenine, hiç gitmeyecek zannedersin.. Onu büyütür, sahiplenirsin.. En sadık da odur zaten.. Her zaman bekler seni bir köşede.. Her ayrılıkta ona koşarsın.. O hep ordadır.. Bilirsin.. Bazen, iç çekişlerin can çekişmelerine dönüşür.. Harcarsın hayatını cebinden.. Ölümden haber beklersin.. Her kapı çalışını ona yorarsın.. Başka beklediğin de yoktur ya zaten.. Ondan başka kapını çalmasını istediğin kimse kalmaz işte bazen.. Hüzne bürünürsün bazen.. Gecelere saklanırsın.. Fona hüzünlü bir şarkı atarsın.. Her zamanki köşene oturursun.. Elini çenene yaslarsın.. Hayal kurmaya korkark