On Adımda Yalın Çözüm

Siz bilgisayarınızın bütün özelliklerinden yararlanıyor musunuz?
Peki televizyonunuzun her işlevini kullanıyor musunuz? Bırakın işlevlerini TV kanallarının hepsini izlediniz mi?

Kim bilir evinizdeki bulaşık makinesi ya da çamaşır makinesinin kullanmadığınız ne çok özelliği vardır.

Acaba bilgisayarların kullanmadığımız özelliklerine para vermeseydik bunları ne kadar ucuza satın alırdık?

Hayatımıza giren ürünlerin işimize yaramayan ne kadar çok özelliği var ve çoğu ürün ne kadar karmaşık.

Siz de benim gibi elektronik aletlerin kullanma kılavuzlarını çok karmaşık buluyor musunuz?

Kullandığımız aletler daha yalın, daha sade, daha basit olsaydı hayatımız daha kolay olmaz mıydı?

Bunu yapabilen bazı markalar var. Bunlar tüketicilerin beklentileini daha iyi anlıyor, ürünleri daha sade bir şekilde sunmanın yollarını ustaca buluyor. Mesela Google ana sayfasını düşünün, bu sayfada sadece bir pencereyle karşılaşıyorsunuz ve içine bir soru yazıp gönderdiğinizde bir saniyeden daha kısa bir sürede onlarca sayfa cevap alıyorsunuz. Kullanıcı için ne kadar yalın, ne kadar sade ve ne kadar basit değil mi? Oysa bu yalın çözümün arkasında binlerce mühendisin emeği ve son derece karmaşık bir sistem var; ama Google kullanırken biz bunları hiç hissetmiyor hiç görmüyoruz. Google aslında karmaşık bir sistemdir; ama bize yansıyan yüzü son derece yalındır.
Apple ürünleri de aynı mantıkla üretilir, arkasındaki karmaşık teknolojiye rağmen kullanıcı için hayat son derece yalındır. Apple ürünlerinin tamamı “kullanıcı dostu” olmak üzere tasarlanmıştır.

Philips de “Sense and simplicitiy” (Hisset ve basitleştir) felsefesini benimseyerek aynı amacı güdüyor.

Marka dünyasının geleceği “simplexity” (Simple complexity - Jeffrey Kluger) anlayışı üzerine kuruluyor. Karmaşık olanın basitleştirilmesi anlamına gelen Simplexity, Google ve Apple’da olduğu gibi çok başarılı bir marka cazibesi ve müşteri bağlılığı yaratıyor.

Simplexity anlayışı daha akıllı, daha “yalın” ama aynı zamanda daha “kaliteli” bir hayatı amaçlıyor.

2004 yılında Prof. John Maeda başkanlığında “basitlik konsorsiyumu” (MIT Simplicity Consortium) adını verdiği bir girişim başlattı. Bu konsorsiyumun misyonu, teknolojinin hayatımızda yarattığı karmaşıkla baş etmek ve zeki ama aynı zamanda zarif çözümler bulmaktı. Konsorsiyum, "azın çok olacağı" bir gelecek yaratmak için çaba gösteriyor.

John Maeda, kendisini “Hayatın anlamını anlamaya çalışan hümanist bir teknoloji bilimcisi” olarak tanımlıyor.

Madea’nın sadeleşmek için önerdiği on basit adım var.

1. Sadeliğe ulaşmanın birinci ilkesi "azaltmaktır". Esas olanı kaybetmeden “olmasa da olabilecek” her ayrıntıdan kurtulmak yaşamı kolaylaştırır. Bu yalınlığın en önemli adımıdır. Yeni nesil tasarımların tamamı bu ilke üzerine kuruludur: Fazlalıklardan kurtul!

2. Karışıklığı ortadan kaldırmanın en önemli yollarından biri düzenleme yapmaktır. Derli toplu olan her şey daha yalın görünür, dikkatimizi yormayan her şey hayatımızı kolaylaştırır. Bilgisayarlarımızda konulara göre dosyalar oluşturmak, bizim dikkatimizi rahatlatır. Yorulmadan çalışmamızı sağlar. Yaşadığımız alanları düzenlemek zihin açar. Düzen dinginlik getirir, nefes aldırır.

3. Zamandan tasarruf etmek hayatı sadeleştirir. Zamanı iyi ve verimli kullanmak karmaşık olanı sadeleştirir. En iyi tasarım, kullanıcıya en az zaman harcatan tasarımdır. Bütün tasarımcıların ürünlerini bu anlayışla yaratmaları gerekir. İçinde yaşadığmız "bolluk" çağının en kıt kaynağı zamandır. Düne kıyasla bugün hepimizin daha çok yapacağı iş var; ama hepimizin zamanı daha fazla işe bölünmüş durumda. Hepimiz dikkat fakiri olduk, zaman hepimiz için çok değerli.

4. Bilgi sahibi olmak, bilgi edinmek bir işi basitleştiren en önemli unsurlardan biridir. Eğer bir işin nasıl yapılacağını bilmiyorsak, bu iş bize çok zor ve karmaşık gelir. Oysa öğrenmek, bilgi edinmek ya da bir bilene sormak önümüzü aydınlatır, zihnimiz açar. Bir işin nasıl yapılacağına vakıf olmak işleri kolaylaştırır ve o işi yapılabilir kılar. Bir şeyi öğrenmek zaman kaybı gibi görünebilir; ama bir işe koyulduktan sonra bilgisizlik nedeniyle başa dönmek daha fazla zaman kaybettirir. Oysa nasıl yapılacağını bilmek en büyük kolaylıktır.

5. Basitleştirmek, sadeleşmek ve hafiflemek için önce karmaşıklığı bilmek gerekir. Bu anlamda basitliğin karmaşaya, karmaşanın ise sadeliğe ihtiyacı vardır. Eğer yalın çözüm yaratmak istiyorsak neyin karmaşık olduğunu bilmemiz gerekir. Bir iş ancak zamanla yalınlaşır. Hiç bir ürün ilk tasarlandığı zaman yalın olma şansına sahip değildir. Hayat bizi zor olandan başlatır; ama eğer gerçekten istiyorsak ve yeterince emek harcarsak karmaşık olanı yalınlaştırabiliriz.

6. İşleri ve olayları bir bağlam içinde, o işin etrafındaki unsurlarla ilişkilendirerek ele alırsak sadeleşmeye doğru gidebiliriz. Apple'ın başarısı kullanıcının hangi işi hangi bağlamda yapacağını çok iyi analiz etmesinden kaynaklanır. Yalınlık çevresel faktörleri bir bağlam içinde ele alarak elde edilebilir. Kuşbakışıyla ilişkilendirdiğimiz her şey bizim için daha düzenli ve daha kolay algılanabilir hale gelir. Karmaşıktan basite doğru giderken her adım arasındaki bağlantıyı anlamak, bir sonraki adımı da görmemizi, dolayısıyla butün ilişkileri kavramamızı sağlar.

7. Yaptığımız her işe duygularımızı katmalıyız. Yaptıklarımız duygusal bir boyut kazandığında daha anlamlı olur. Eğer yaptığımız iş anlamlı ise ve duygularımızı yansıtıyorsa fazla ayrıntıya, fazla süse gerek kalmaz. Anlamlı olan bir şey ne kadar sade olursa olsun yine de değerli olur. Duygusal zekâsı yüksek olan her şey kullanıcısıyla bağ kurar ve her zaman daha anlaşılır olur. Anlam bulduğumuzda en zor işler bile kolaylaşır.

8. Daha sade bir hayata kavuşmak için mutlaka iş birlikleri yapmamız gerekir. Her işi kendimiz yapamayız. Bu özel hayatımızda oluduğu kadar iş hayatımızda da geçerli bir kuraldır. Hayatı daha yalın yaşamanın ön koşulu, iş birliği yapacağımız insanlara daha fazla güvenmektir. Yalınlığa ulaşmak için işbölümü yapmak, güvendiğimiz kişilerle işbirliğine gitmek, işleri delege etmek ve uzmanlığa güvenmek gerekir.

9. Bazı şeyler ise asla daha fazla basitleşemez. Zamanla, deneyim kazandıkça yapılabileck olanla yapılamayacak olanın farkına varmayı öğrenmeliyiz. Bunu kabul edip, zorlamaktan vazgeçmeliyiz. Bazen inat etmemek, gereksiz yere zorlamamak ve işleri olduğu gibi kabul etmek lazımdır. Böyle bir kabulleniş aslında en çetrefilli işleri bile sabırla ve iç huzuruyla yapmamızı sağlar.

10.Basitlik, bariz olanı çıkarmak, anlamlı olanı eklemektir. Yalınlık gereğinden fazla olanları gözümüzün önünden akıllıca uzaklaştırmak, doğal ve açık olmak, amaca uygun olanları korumaktır. Yalınlığın en önemli kuralı, anlamlı (dolayısıyla gerekli) olanı ekleyip bariz bir şekilde gereksiz olanı çıkarmaktır.
Madea’nın önerdiklerini yapabilmek için çok boyutlu düşünmek ve karmaşık ilişkileri yönetebilmek gerekir. Bir işi yalınlaştırabilmek ancak o işin girdisini-çıktısını en ince ayrıntısına kadar bilmekle mümkün olur. Bir işi sadeleştirmek için önce o işi çok iyi öğrenmek gerekir. Lüzumsuz parçalarından arınmış, yalın ve zarif bir ürün yaratabilmek için gerçekten ince kıvrımlı, gelişmiş bir zihnin ve deneyim gereklidir.
Gerçekten de bugün ev hanımlarından CEO’lara kadar herkes hayatını sadeleştirerek kolaylaştırmak istiyor. Karmaşık ürünler insanları zorlamaktan ve yormaktan başka bir işe yaramıyor.

Bence hemen her alanda sistemin işlevine engel olmayacak şekilde bütün fazlalıklardan arınmak mümkündür. Gereksiz tüm özellikler çıktığında hemen her şey daha hafif, daha anlaşılır ve daha zarif olur; daha yalınlaşır ve kolaylaşır. Sade olan bir şey aynı zamanda daha özgün ve kolay anlaşılır, kolay kullanılır olur.

Sadeleşmek “hayır” demeyi bilmekten geçer. Aklımıza her geleni yaptığımız işe dahil edersek ortaya karmakarışık bir şey çıkar; oysa sadelik sadece gerekli olanı almak ve diğer her şeye hayır diyebilmektir.Steve Jobs, “Odaklanma, karşınıza çıkan yüzlerce iyi fikre “hayır” diyebilmektir. Apple’da yapmış olduğumuz şeyler kadar yapmadığımız şeyler için de gurur duyuyorum.” diyor.

Ben John Madea’nın bulgularından da hareketle hayatı ve işleri basitleştirebilmenin aslında bir bakış açısı, bir felsefe olduğuna inanıyorum. Yaptığımız her işi yalın ve zarif yapmak bir hayat görüşüdür, bir duruştur. Bence hepimizin, elimizden geldiğince hayatımızı yalınlaştırmamız gerekir. Gereksiz olan her üründen, her ayrıntıdan uzaklaşmız gerekir.

Küçük Prens'in yazarı Antoine de Saint-Exupéry “Mükemmele ulaştığınızı ekleyecek bir şey olmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığında anlarsınız.” der.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Biz hiç beceremedik Sevmeyi de Terketmeyi de”

Özgürlük mü Mutluluk mu ?