Kayıtlar

Eylül, 2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Lider bir CEO ile Çalışmak

Kariyerinizin bir döneminde CEO’ya bağlı olarak çalışmaya başlarsanız, bulunduğunuz pozisyonun bir önceki pozisyonlardan çok daha fazla yetenek, bilgi ve tecrübe birikimi gerektirdiğini kısa bir sürede fark edeceksiniz. CEO’ya bağlı çalışmak, bir müdüre yada direktöre bağlı olarak çalışmaktan çok farklı. Bunların başında gelen en önemli farklılığın “çalışma disiplini” olduğunu söyleyebilirim. Müdürünüz yada Direktörünüz ile projelerinizi detaylı bir şekilde tartışma imkanınız her zaman varken, bir CEO’nun karşısına projeye tamamen hakim olarak çıkmak zorundasınız. O’nunla projenin detaylarından ziyade “üst düzeyi ilgilendirecek” bilgileri paylaşmanız önemlidir. Bu da bir CEO gibi düşünebilmeyi gerektirir. Bağlı olduğunuz yöneticiniz ile kişisel konularınızı tartışabilir, onlardan destek ve bilgi alabilirsiniz, ama bir CEO ile aranızdaki iletişim her zaman bir kat daha profesyonel olmak zorundadır. Bu, CEO’ların kendilerine direk bağlı olan çalışanlarla iyi iletişim kuramadıkları anlamı

Döngüyü Kırabilmek...

Kimisini Amerika’nın büyüklüğü ve kaynaklarının bol olması çeker, kimisini Çin’in iş imkanları. Kimisi Hindistan’a daha dingin bir hayata sahip olmak için gider, kimisi Afrika’ya insanlara yardım etmek için. Kimi İngiltere’de okumak, kimi Almanya’da dil öğrenmek için koyulur yollara. Farklı ülkelere gidiş sebepleri değişik olsa da, kişiden kişiye deneyimler farklılaşsa da ortak olan bir nokta var atılan her adımda: keşfetmek deniyor adına. İster yeni mezun olun, isterse deneyimli bir profesyonel, ister evli olun isterse çoluk çocuklu… Keşfetmek hepimizin içinde var. Kimimiz sürekli keşfediyor, kimimizse o ihtiyacı içinde uyutup yok ediyor. Diyorum ki, içinde bulunduğumuz dünyadan arada bir kafamızı kaldırmayı deneyelim; kendimizi yepyeni bir dünyanın içine atma cesaretini gösterip, hayatımıza yeni heyecanlar, görüşlerimize yeni perspektifler katalım. İnanıyorum ki, farklı hayatları tatmak, daha duyarlı nesillerin yetişmesine de neden olur. Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki neredeyse ya

Bir İşi Sonuna Dek Götürecek Kadar Sebatkar Olmak

Şans, iş dünyasının sevmediği ve tercih etmediği bir kelime. Yine de ben şanslıyım ve şansa inanıyorum. Her şansı kendimin yaratmadığını bilecek kadar hayatın akışına güveniyorum, akışa kapılmayacak kadar da işimi sansa bırakmadan hareket etmeye devam ediyorum. Türk, yabancı, Türkiye’nin ve Dünya’nın alanında başarılı iş insanlarında şunu dinliyor ve gözlemliyorum: onlar şansa inanıyorlar ve sebat ediyorlar .(bir işi sonuna kadar götürüyorlar.) Başarma azminde olanlar, genelin kolay işlere koştuğu noktalarda, onlar herkesin korktuğu ve tercih etmediği işlere el atıyorlar. Sonuna kadar o işin arkasından koşturuyorlar. Engeller, zorluklar, inişli çıkışlı patikalar belki yoruluyorlar ama geri adım atmıyorlar. Dirençliler; dirençleri kırıldığında bir iç motivasyon bulmayı beceriyorlar. Nedenini bende bilmiyordum. Ta ki, Dr. Ben Dean’in bu yazısını okuyana kadar. Sebatkar olan kişilere, yaptıkları işin zor olduğunu söylediğinizde, o işi başarmak için ısrarla çalışmaya devam ettiklerini

Değişimi Kabul Edemeyen Yöneticiler Neden Hala Yöneticiler?

Dünya değişiyor, çalışma alışkanlıkları değişiyor, şirkete bağlılık gibi kavramlar artık anlamsız. Bu değişim dün kapımızı çalmış da değil hani. Türk iş dünyasının bir kısmı hala değişime direniyor. “İş hayatına yeni yeni girmekte olan genç jenerasyonun davranış kalıpları, beklentileri, farklı bakış açıları uzunca zamandır iş dünyasında tartışma konusu. Yöneticilerin ve İK uzmanlarının önemli bir kısmı, gençlerin işe bakışından ve davranışlarından ciddi şekilde şikayetçi. En sık duyduğum eleştiriler fazla cefa çekmeden hızla sefa sürmek istedikleri, yani kariyer basamaklarını çıkarken geçilmesi gereken meşakkatli yollara tahammülleri olmadığı yönünde. Bunu şu şikayetler izliyor: Kolayca terfi etmek istiyorlar, uzun çalışma saatleri ve iş için özveride bulunma konusunda isteksizlikler, sebat etmiyorlar, çabuk sıkılıp hızla değişiklik arayışına giriyorlar, şirket sadakati geliştiremedikleri için güvenilmezler, aşırı alıngan ve hassas oldukları için eleştiriye, zorlamaya kötü tepki verip

İstediğiniz Hayatı Yaratmanız, O Hayatın Beklediği Her Yeteneğe Sahip Olmanızı Gerektirmiyor

Hayatta yaptığımız her şey bir çaba gerektiriyor. Öğrenmek için biraz kişisel gayret, biraz etkileşimden faydalanıyoruz. Sürekli daha iyiye bir yolculuk yapmak için uğraş veriyoruz. Öğrenirken, her kafadan bir ses çıkıyor bazen. Burada okumakta olduğunuz bu yazı da dahil olmak üzere, her birimiz bir tecrübe ve bilgi paylaşımı içerisindeyiz. Tüm bu okuduklarımız, duyduklarımız bizlere bir kazanç. En değerli kazançsa kişinin tüm bu öğrendiklerini kendi içinde muhakeme etmesi ve bir karar doğrultusunda ilerilemesi. Bunu neden söylüyorum? Kimisi diyor başarı için takım oyunu gerekir. Kimi diyor lider takip ettirebilendir. Kimi diyor günümüzde dışa dönük kişilikler tercih edilir. Kimi diyor başarı için en iyi okullar seçilmelidir. Liste uzayıp gidiyor. Bunların hepsi doğrudur. Bunların hepsine sahip olmaksa başarının koşulu değildir. Çekingen bir kişi de hayatta başarılı olur, girişken de. Takım oyununu becerebilen de yükselebilir, beceremeyende. Eğitimi yetersiz bir kişi de isim yapabilir