Kayıtlar

Sezgi ve Mantık Ikilemi

Hayatta karşılaştığımız kimi sorunlara çözüm ararken, sorunun önemi ve karmaşıklığı oranında kılı kırk yardığımız, günlerce sağa sola danıştığımız, tasarımlar, planlar yaptığımız ve buna rağmen istediğimiz neticeyi alamadığımız olmuştur. Türlü çeşitli mantıklar geliştirerek, olabildiğince “rasyonel” olmak gereğine inandığımız çözüm üretme/arama süreci esnasında, çoğunukla “içimizdeki bir ses”in de bize eşlik ettiğine tanık oluruz. Ancak akılcılığın ve mantığın bir önyargı şeklinde itibar gördüğü “Aydınlanma Çağı”nın ve modernizmin değerleriye yetişmiş birey, bu “içinden gelen ses”e itibar etmeyi çoğunlukla bir gurur meselesi olarak algılar ve ondan kaçınmaya çalışır. Henüz açıkça tanımlanamadığını varsaydığımız ve o nedenle pek itibar etmediğimiz “içimizden gelen ses”, arzu edilmeyen bir sonuçtan sonra “keşke o sesi dinleseydim” türü yakınmalarımıza da konu olur. Ancak akıl ve mantıkla kutsanmış modern zamanlarda, bu iki unsuru esas almayan davranışların “duygusallık” genellemesiyle it

Erkekler İçin Aşk Ciddi Konudur

“Aşık olan her erkek akıllıdır ve gittikçe daha çok akıllanır; çünkü sevdiğine her baktığında gözleri ve aklıyla, onda yeni değerler ve erdemler görür.” Ralph Waldo Emerson (1803 – 1882) Çocuklar önce severler; onları ısıtan, karınlarını doyuran, sıcacık bedenine yaslayıp güven içinde uyutan ve gözlerinde koşulsuz bir sevgiyle onlara bakan büyükleri, hiç bir ön bilgi ve düşünce içermeyen bir basitlikte sadece severler. Çocuklar önce sever, sonra saygı duymaya başlarlar. Hani hep deriz, “Saygı ve sevgi el eledir ilişkilerde,” bu, çocuklar için geçerli değildir. Çünkü, sevgi arkaiktir, saygı ise uygarlıkla gelişen, öğrenilen ve öğretilen, içinde sebep sonuç ilişkileri barındıran, epeyce karmaşık bir olgudur. Ve çocuk basittir, doğaldır ve içgüdüseldir. İnsan doğasında ise içgüdüler egemendir. Çocuk bu nedenle önce sever, sonra ise sevdiğine saygı duymayı öğrenir. Sevgi nedenlenmeye başlar, sevginin içi dolar. Sevgi nesnesini gözlemlemeye, onun güzel niteliklerini fark etmeye ve bu niteli

Kaplumbağa hızıyla geçmez ki bu hayat...

Hiç kimseye ve hiçbir yere ait olmadan yaşamak ne güzel olurdu… üç nokta kadar ucu açık ve sonsuz olmak. Özgürce yaşamak istediğini, istediğin an. Kaplumbağa hızıyla geçmez ki bu hayat, neden sormaz ne istiyoruz diye, sormaz ki; ne umurunda hayatın benim ne istediğim, neyin peşinde olduğum. Bir de tabii ben ne istiyorum sordum mu ki hiç kendime, evet sordum da bulabildim mi cevabı hayır, beyoğlunda bi ara sokakta bi barda oturuyorum hayat akıp gidiyor ben bakıyorum dur diyebiliyor muyum hayır; sevgilim var mutlu muyum hayır; soruların cevapları neden hep hayır!!! Biliyor muyum HAYIR. Çıkmaz bi sokakta yürüyormuş gibiyim, bi ışık var bi çıkış var biliyorum ama çıkabiliyor muyum, HAYIR! Bu depresif moddan sıkıldım, ruhum aydınlık istiyor bi yol olmalı aydınlığa çıkan biliyorum, bulamıyorum. Aydınlığa çıkaracak yolda bir el uzansa bana yoluma fener olsa, sanki var öyle biri bi yerlerde çok yakınımda hatta eli tam omzumun üstünde ama o dokunmaya ben dokundurmaya korkuyorum oysa şu hayatta

Karşılaştırmalı Anayasa Paketi

Anayasada, eski maddeler ile değiştirilen taslaktaki maddeleri karşılaştırmalı olarak görmek istiyorsanız işte eski ve yeni arasındaki farklar... AK Parti'nin hazırladığı ve muhalefete götürdüğü anayasa taslağı ile hangi maddeler değişiyor? Eski maddeler ile değiştirilen taslaktaki maddelerin karşılaştırılması. Download

Seninle Bir Dakika...

Semiha Yanki - seninle bir dakika 1975 Yükleyen must_dark . - Yüksek çözünürlüklü video keyfini yaşayın!

Beğenmeyen gitsin..

Amerika’daki en büyük ‘online’ ayakkabı e-ticaret sitesi Zappos, geçenlerde amazon.com tarafından 1 milyar Dolar’a satın alındı. Zappos, işe aldığı insanlara 1 ay içerisinde ayrılmaya karar vermeleri durumunda, 2000 Dolar ile ödüllendiriyor. Zappos, mutsuz ve isteksiz bir adamı çalıştırmanın maliyetinin çok daha fazla olduğunun farkına varmış. Muhteşem!.. Paralel bir noktadan bakınca (pazarlama), müşteri her zaman haklı mıdır, müşteri velinimetimiz midir? Başka bir deyişle, faydası olmayan müşterileri tutmaya çalışmak ne kadar akıl karı olabilir? Duygusal olarak sahip olduğumuz hiçbir şeyi kaybetmek istemiyoruz ama gitmelerine izin verdiğimiz müşteriler eğer sahip olduğumuz müşterilere daha iyi hizmet etmemizi sağlayacaksa neden olmasın? Herkesi mutlu etmeye çalışırsan, herkesi mutsuz edersin!.. .

Herkes Yaşamını Kendisinin Gölgesinde Yaşar.

Herkes yaşamını kendisinin gölgesinde yaşar. Aslında kendi çemberidir insanı hapseden ya da bir diğer deyişle insanın kendisidir kendini çembere iten. Ve insan kendi oluşturduğu bu çember gölgesinde yaşar… Bu kısır döngü uzar gider; ta ki insan kendini bulana dek. Kendini bulmak, kendini tanımaktır. Kendini tanımanın yaşı yoktur. Hayatı görebilmeyle doğru orantılıdır. Ne kadar bilgiyle beslerseniz kendinizi, o kadar ufkunuz açılacaktır ve etrafınızdaki çember genişlemeye başlayacaktır. Çember genişledikçe olaylara bakış açınız değişecektir. Hayatta var olmanızın sadece yemek, içmekten ibaret olmadığını öğrendiğimiz andan itibaren asıl yaşam mücadelesi başlayacaktır. Yaşadığınıza dair bir kanıt bırakmak isteyecek, birilerine faydalı olabilmek için olanca gücünüzle çalışacaksınız. Hayatınız anlam kazanacak, monotonluktan uzaklaşmış olacak… İşte yaşam bu… Eğer iki günü aynı yaşıyorsak , kendimize hiçbirşey katmamışız demektir. Yine yeni birgüne açılıyoruz. Yine başlangıçlar,