Kayıtlar

Beğenmeyen gitsin..

Amerika’daki en büyük ‘online’ ayakkabı e-ticaret sitesi Zappos, geçenlerde amazon.com tarafından 1 milyar Dolar’a satın alındı. Zappos, işe aldığı insanlara 1 ay içerisinde ayrılmaya karar vermeleri durumunda, 2000 Dolar ile ödüllendiriyor. Zappos, mutsuz ve isteksiz bir adamı çalıştırmanın maliyetinin çok daha fazla olduğunun farkına varmış. Muhteşem!.. Paralel bir noktadan bakınca (pazarlama), müşteri her zaman haklı mıdır, müşteri velinimetimiz midir? Başka bir deyişle, faydası olmayan müşterileri tutmaya çalışmak ne kadar akıl karı olabilir? Duygusal olarak sahip olduğumuz hiçbir şeyi kaybetmek istemiyoruz ama gitmelerine izin verdiğimiz müşteriler eğer sahip olduğumuz müşterilere daha iyi hizmet etmemizi sağlayacaksa neden olmasın? Herkesi mutlu etmeye çalışırsan, herkesi mutsuz edersin!.. .

Herkes Yaşamını Kendisinin Gölgesinde Yaşar.

Herkes yaşamını kendisinin gölgesinde yaşar. Aslında kendi çemberidir insanı hapseden ya da bir diğer deyişle insanın kendisidir kendini çembere iten. Ve insan kendi oluşturduğu bu çember gölgesinde yaşar… Bu kısır döngü uzar gider; ta ki insan kendini bulana dek. Kendini bulmak, kendini tanımaktır. Kendini tanımanın yaşı yoktur. Hayatı görebilmeyle doğru orantılıdır. Ne kadar bilgiyle beslerseniz kendinizi, o kadar ufkunuz açılacaktır ve etrafınızdaki çember genişlemeye başlayacaktır. Çember genişledikçe olaylara bakış açınız değişecektir. Hayatta var olmanızın sadece yemek, içmekten ibaret olmadığını öğrendiğimiz andan itibaren asıl yaşam mücadelesi başlayacaktır. Yaşadığınıza dair bir kanıt bırakmak isteyecek, birilerine faydalı olabilmek için olanca gücünüzle çalışacaksınız. Hayatınız anlam kazanacak, monotonluktan uzaklaşmış olacak… İşte yaşam bu… Eğer iki günü aynı yaşıyorsak , kendimize hiçbirşey katmamışız demektir. Yine yeni birgüne açılıyoruz. Yine başlangıçlar,

Hayata Tutunmak

Yürek sıkışır,ezilir,nefes alamaz.Gitmek uzaklaşmak herşeyden kaçmak ister zeka ama akıl kalmak ister. Zeka akıldan ayrılır, nefsin peşine düşer bilinmeyeni merak eder, içinde bulunduğu koşuldan daha iyi olacağını düşündüğü yeri arzular. Acaba olabilecek midir? uzaklar onun istediği gibi, ya içinde bulunduğu durumdan daha zor koşullar onu bekliyor olursa ya ’’midyata bulgura giderken evdeki prinçten olursa?’’ Kanat takıp uzaklara gitmek istense de, kalınmalıdır yaşadığı hayatın içinde, yaradan izin verdiği müddetçe. Çünkü sorumlulukları vardır, yapılması gerekenler. Onları görmezden gelmek sorumsuzca bir yaşamın getirdikleri değil midir? Sorumluluklar; değer verdiklerimize sevdiklerimize, hayatımız da bizim için anlamı olanlara karşı olan sorumluluklarımız... Kendi mutluluğumuzu seçtiğimizde değer verdiklerimiz üzülecekse bizim mutluluğumuzun bir anlamı kalır mı? Duyarlı bir yürek kendi mutluluğunu, mutsuzluğun üzerine kurabilir mi? Gözler yaş dolar, yürek yaş dolar. Sonra başlayan kar

Bugün Benim Doğum Günüm ...

3 Eylül günü dünyaya açmışım o güzel gözlerimi. Her şeyden uzak, tertemiz duygularla, bembeyaz bir defterle gelmişim. Tabi o zamanlar minik, yanakları sıkılasıca bir bebektim. Şu an ki yaşımı görebileceğimi nereden bilecektim! Ama hatırlıyorum.. Yaşımın 10′u vurduğu yıllarda, “Keşke 20 olsam da delikanlı, genç olsam, askere gitsem” derdim. Al sana yaş! İstediğinin fazlası! Oldukta ne oldu yani! Bir yandan defter kararırken, bir yandan da umutsuzluklar, çaresizlikler, sıkıntılar peşimizi bırakmadı. Büyüklerimden dinlediğim nasihatlerde ise bu umutsuzlukların, çaresizliklerin seni ölüme kadar götüreceğidir. Neyse bizde hemen öldürdük kendimizi.. İşte hayatın acımasızlığa mücadele ettiğim en büyük dönemde olduğumu düşünüyorum. Doğdum ama niye? Neden ben geldim dünyaya? gibi soruları düşünüyorum. Cevaplarını bildiğim halde. Konuyu sapıttırmadan kapanışı yapmak istiyorum. Evet doğdum. İyi ki varım. Kendimi, ailemi ve beni seven herkesi seviyorum. Mutluyum, huzurlu ve keyifliyim. Neyse Benim

Mutluluğun fotoğrafı ...

Resim
Bir kuru ekmeğe muhtaç insanlar vardır ya hani, sadece karnım doysun başka birşey istemiyorum diyerek her ağzına götürdüğü kuru ekmek için bile şükreden o temiz insanlar... Mutluluğu başka yerde arama, mutluluk aslında elinin altında....! Sen yeterki kıymet bil.. İnsan üstüne değil, altındakilere bakıp her zaman şükretmeyi bilmeli.. Televizyonlarda ve renki basında yaşamları görüp ''Bizimki de hayat mı be?!!!..'' demeden önce bu fotoğrafa bakın diyorum..." ve şu güzel cümleleri yazıyorum .. Asalet Boyda değil , Soyda olmalı. ! İncelik Belde değil , Dilde Olmalı..! Doğruluk Sözde değil , Özde Olmalı...! Güzellik Yüzde değil , Yürekte Olmalı...! .

Zaman Sen Yalansın

Demir kapılar arkasına sakla beni zaman. Karanlık kuyuları içime doldur. Bütün ağaçlarımı kurtlar kemirmiş, toprak sıvalarım unufak. Son vaktinde bir bağdadiyim çöktü çökecek. Tabak taşları çizgi çizgi eğrilmiş bir tepeden bozkırı dinliyorum. Yazgım, bir rüzgarla son bulmak, bir rüzgarla yerle yeksan olmak. Sen hala yalan dokuyorsun gülerek nakış nakış. Kırk yamalı yorgansın işte, kırk umuttan arta kalan. Zaman, bütün ömürlerden daha kalleşsin sen. Bir yağmurda çözülür bütün ilmeklerin, alacalanır bir yağmurda bütün renklerin. Hayata dair her şey yalan, sen kendin bile yalansın zaman... Sen her zaman haklıydın. İnce eleyip sık dokumadan, her cümleyi sözcük sözcük eşelemeden anlaşabilirdik. Zamanı geldiğinde susabilseydim, kendime “idare et işte ne çıkar” diyebilseydim. Sabır ekmek istemez, su istemez... Biraz sabırlı olabilseydim korukları helva yapacaktı iklimi de sonbahar. Kim öğretti bu kadar cümleyi, kimden öğrendik bu alışılmış bilgiç tavırları bilmiyorum. “O zaman ama ben kendim

Aşık Olmak, Aşkı Yaşamak...

“Seninle; masmavi, pırıl pırıl gökyüzü gibi berrak, Delicesine, coşkun akan bir nehir gibi olan dünyam,Sensiz; yağmura hasret, verimsiz, çorak topraklar gibi...” Aşık olmak, sevmek, ilginç bir duygu... Seversin birini, aşık olursun ve her şeyin değişir... Hayata bakış açın, davranışların, isteklerin, beklentilerin, hayallerin... O senin her şeyindir artık. Yaşamın tamamen sevdiğin kişiye göre şekillenir... Onunla üzülür, onunla ağlar, onunla eğlenir, onunla gülersin... Başlangıçta kısa anlardaki beraberliklerle yetinebilirken süre geçtikçe bu anlar yetmez olur daha fazlasını istemeye başlarsın... Onsuz zaman geçmek bilmez, özlem yoğunlaşır, dayanılmaz olur, bazen acı vermeye başlar... Rüya gibi yaşadığın güzel anların biteceğinden, büyünün bozulacağından korkarsın. Düşündükçe ürperir için, üşürsün, titrersin o anlarda... Özlemine dayanamayıp gitmek istersin, ama gidemezsin... Haykırmak istersin sevdiğini, haykıramazsın... Elin uzanır telefona, arayamazsın. Çünkü... .