Kayıtlar

Küçük k Büyük K Paradigması

Kalite kavramı hayatımızın her aşamasında karşımıza çıkan; kendisinden kaçamayacağımız bir kavram... Her yerde kalite kalite kalite; kaliteli bir kıyafet, kaliteli hizmet, kaliteli iş, kaliteli yaşam ve böyle uzayıp giden binlerce kaliteli söz öbekleri. Kalite kavramıyla başlayan büyük değişimler bugün kalite anlayışında da bir takım değişiklikler yaptı. Kalitenin babası sayılan Joseph M. Juran kaliteyle ilgili olarak bir paradigmadan bahsetmiştir “Küçük k büyük K paradigması” Bu paradigmaya göre küçük k müşteriden yoksun olan kalite konularını içermektedir ki bu daha çok kalitenin şirket içi kurallara uyulması olarak algılandığı durumlar için söylenmiştir. Büyük K ise kaliteyi ele alırken sadece şirket içi kurallarına, standartlarına uygunluğu değil; gelişen, küreselleşen dünyada müşteri gereksinimlerinin karşılanmasını da içermektedir. Bugün büyük K’yı önemsemeden küçük k’ya odaklanmak maalesef kendini tekrar etmekten; kendi etrafında dönmekten başka bir işe yaramamaktadır. Oysa kali

Anketörlük geçici iş değil meslek

Pek çoğumuzun öğrencilik hayatında yaptığı anektörlük hiç de kolay bir iş değil. Anket yapmak uğruna dayak yiyenler, kapı dışarı edilenler, hatta girdikleri zengin semtlerde huzuru bozdukları gerekçesiyle karakolluk olanlar bile var. Geçen ay Araştırmacılar Derneği İçişleri Bakanlığı’na bir mektup göndererek anketörlerin boşu boşuna karakollarda sorgulanmamalarını istedi. Yetişmiş elemanlar bu nedenle meslekten soğuyorlardı derneğe göre. Kamuoyu araştırması yapan şirketler için bu çok önemli bir sorun. Artık anketörlerini elde tutmak için onları kadroya alıyor, sosyal aktivitelerle memnun etmeye çalışıyorlar.Anketörlük Türkiye’de yapılması en zor işlerden biri. Halkın bu konudaki bilinçsizliği işe başlayanları kısa sürede pes etiriyor. Çalışanların moralini en çok bozan da, kapılardaki "Buraya pazarlamacı, anketör, dilenci giremez" yazıları. Araştırmacılar Derneği Başkanı ve Millward Brown Genel Müdürü Betül Khan, "Türkiye’de satış noktası panelleri, ev içi tüketim panel

Çalışanlarınızı Şirketinize Aşık Edin !

Aslında bütün yöneticilerin derdi aynı. Eğitimde, toplantılarda yöneticiler hep aynı şeylerden şikayet ediyorlar : “Ben bu şirketin yöneticisi olarak çalışanlara pek çok fırsat sunuyorum ancak onlar istekli çalışmıyorlar, ellerini taşın altına koymuyorlar, fedakarlık yapmıyorlar!” *** Hep başkalarının bir şeyler yapmasını beklemek bence bir lidere yakışan bir tavır değil. Bana benzer şikayetlerini söyleyen tüm yöneticilere diyorum ki : “Demek ki aslında yapmanız gerekenleri tam olarak yapamıyormuşsunuz” Bir yöneticinin çalışanın mutluluğu için bir şeyler yapmaya çalışması çok güzel bir davranış. Ancak, başka firmaların yaptıklarını taklit ederek kendi çalışanlarınızı memnun etmeye çalışmak etkili bir davranış değil. önemli olan sizin firma kültürünüze uygun, sizin çalışanlarınızı memnun edecek, onları şirkete bağlayacak araçları kullanmak. Bunun için çalışanlarınızı iyi tanımanız gerekiyor. Her şirket için farklı yöntemler geliştirilmeli. Bunları yaparken de çalışanların psik

YENİ ŞİRKET KURALLARI

YENİ ŞİRKET KURALLARI UYULMASI ÖNEMLE RİCA OLUNUR! KIYAFET : Bundan böyle herkesin aldığı maaşa göre giyinmesi önemle rica olunur… Ofise Prada ayakkabılar ve Gucci çantalarla geliyorsanız, maddi durumunuzun yeterince iyi olduğu görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktir. Sıradan ve ucuz yerlerden giyiniyorsanız elinizdeki parayı yeterince iyi idare edebildiğiniz görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktir. Bazen marka bazen sıradan yerlerden giyiniyorsanız, herhangi bir sorununuz olmadığı görüldüğü için maaşınıza zam yapılmayacaktir. HASTALIK DURUMLARI : Herhangi bir hastalığınız durumunda doktor raporu artık kanıt olarak kabul görmeyecektir Doktora kadar gidebilen, işine de gidebilir. IZIN GÜNLERİ : Her çalışanın senede 104 izin günü vardır.. Bunlara Cumartesi ve Pazar denir. WC KULLANIMI : İş gününün büyük kısmının tuvaletlerde harcandığı tespit edildiğinden, bundan böyle tuvalet kabinlerinde kalma süresi 3 dakikayla sınırlanmıştır.. 3 dakika bittiği anda alarm çalacak, tuvalet ka

Kredi kartını neden kullanıyoruz?

Bağımsız Eğitimciler Sendikası tarafından yapılan araştırma, kredi kartlarının Türk halkının psikolojisini bozduğunu ortaya koydu. Türk halkı, kredi kartını en fazla gıda ürünleri için kullanırken, kart kullanıcılarının neredeyse tamamına yakını kredi kartı ile aylık gelirinden yüksek harcama yapıyor. Bağımsız Eğitimciler Sendikası (BES) tarafından yapılan "Kredi Kartı Araştırması", Türk insanının kredi kartından muzdarip olduğunu ortaya koydu. Bin 312 kişi üzerinden yapılan araştırmada araştırmaya katılanların yüzde 37.90'ı alt gelir grubundan, yüzde 50.95'i orta gelir grubundan, yüzde 11.15'i ise üst gelir grubundan seçildi. KREDİ KARTI KULLANMAYI SEVİYORUZ Araştırmaya göre kredi kartı kullanıcılarının yüzde 38.45'i sadece bir kredi kartına sahip iken, yüzde 28.82'si iki kredi kartına, yüzde 19.44'ü ise üç kredi kartına sahip. Kredi kartı kullanıcılarının yüzde 4.78'i ise 5 ve üzerinde kredi kartı kullanıyor. Kredi kartını kendi talebiyle alanlar

Sıkıysa Pazarlama!

Hala pazarlama departmanı olmayan koca koca firmalar gördükçe Türkiye ekonomisi için ciddi ciddi endişeleniyorum. Hele satış departmanlarına pazarlama departmanı diyen firmaları gördükçe hepten hayal kırıklığı yaşıyorum. (Aslında bu duruma sevinmem lazım. Çünkü bizden pazarlama danışmanlığı alması gereken bir sürü firma var demektir.) Bu durumda tekrar bir "pazarlama nedir, ne değildir" yazısı yazmak farz oldu. Pazarlama, satış değildir!!! Pazarlama “albeni” yaratmaktır. Pazarlama müşteriyi ürüne çekmeye çalışır. Pazarlama satıcıların elini güçlendirmeye çalışır. Satışçılar ürünü erkek, pazarlamacılar kız olarak algılar. Satış firmanın anlatma yeteneği, pazarlama anlama yeteneğidir. Pazarlama, sadece pazardan değil zihinlerden de pay kapmaya çalışır. Pazarlama öncelikle fikirsel bir süreçtir. Strateji ve plan gerektirir. Satışa vizyon, hedef ve yön verir. Ürün ve marka bolluğunun yaşandığı günümüzde, üretmek ve satacak nokta bulmak eskisi kadar zor değildir. Zor olan tüket

Marka Yaratmanın 22 Kuralı - Al & Laura Ries

Yayılma Kuralı: Bir markanın gücü yayılma alanı ile ters orantılıdır. Tüketicilerin zihninde güçlü bir marka yaratmak istiyorsanız, markanızı daraltmak zorundasınız, genişletmek değil. Uzun vadede markanızın yayıldığı alanı genişletmek, gücünüzü azaltacak ve imajınızı azaltacaktır. Daralma Kuralı: Bir marka hedefini daraltırsa daha güçlü olur. Perakendecilik alanında pek çok kategori katili aynı beş adımlık yolu izler: Hedefi daralt, azami stok yap, ucuza al, ucuza sat, kategoriye hükmet. Tanıtım Kuralı: Bir markanın doğuşu tanıtımla sağlanır, reklamla değil. Bugün markalar doğuyor, inşa edilmiyor. Tanıtım için en iyi yol ilk olmaktır. Reklam Kuralı: Bir kere doğduktan sonra, sağlıklı yaşayabilmesi için markanın reklama ihtiyacı vardır. Liderler reklamı rekabetçi ataklara karşı markalarını koruma altına alan bir sigorta olarak kabul etmelidir. Kelime Kuralı: Bir marka, tüketicinin zihninde bir kelimeye sahip olmaya çalışmalıdır. (Başka kimsenin sahip olmadığı) Referans Kuralı: Herhangi