Kayıtlar

Şubat, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Joker eleman...

Joker eleman olmak piştideki bacak gibidir. Masadaki etkiyi tavan yapmak için daha sert vurulur sırası gelince. Destedeki diğer kağıtlardan daha çok yıpranır. Bacağı görünce oyuncunun yüzünde ibnemsi bir tebessüm belirir. Diğer oyuncular bunu anlamaz çünkü ellerine gelen kağıtlara bakmakla meşguldürler. Bacak ne bilsin birazdan masaya vurulacağını. Şaftı kayacak. Bazen en yeni kağıtlardır bacaklar. Az kullanıldığından değil de kullanılamayacak hale gelip başka bir desteden yenisi alındığından. Biri size joker eleman olacaksın dediğinde oradan topuklamaya bakın...

Kimsin ulan sen?..

Hafta sonunu iple çekip nasıl bittiğin anlamadın mı? Sosyal hayatın Facebook’ta paylaştıklarından mı ibaret? Herkesin ne bok yediğini Twitter’dan mı takip ediyorsun? Bloğunda yazmak yerine Twitter tercihin olmuşsa kendini küçültmüşsündür. Facebook’ta arkadaş olarak eklediklerinle sokakta karşılaşınca selamlaşmıyorsan kendini kandırıyorsundur. Çalışmazken ne yapacağını bilemeden kafasız tavuk gibi sağa sola saldırıyorsan malın tekisin. Her önüne gelene kanka çekiyorsan yavşaksın. Günün, standartlar üzerine mi kurulu? Kalk, giyin, işe git, çalış, eve gel, zart zurt, yat. Yaşayışın bu mudur? Düşündüklerin eyleme dönüşmüyorsa değersizdir. Kafandakilerin banka faizi gibi bir şey getireceğine mi inanıyorsun? Neyi başarmışlığın var şu hayatta sayabileceğin? Varlığınla yokluğun eşitlenmiş olmasın? Varlığın gereksiz bu dünyada.. Küçüksün.. Matematikte sıfıra yaklaşan problem çözümleri vardır ya, o sensin işte.. Seni çözmek kolay; Çünkü benim için olmayansın…

Aslında o gün bugün...

Aslında o gün bugün değil, sakalıma ak düşeli belki de iki yıl oluyor. Fakat iki yıl önce sadece tek bir beyaz tane vardı. Geçtiğimiz Salı sabahı ise, dostlarımın tabiriyle “hoca sakalı” halindeki sakalımda daha fazla beyaz taneler farkettim. Saçımın beyazlamasına alışmıştım zaten ama sakalımın beyazlamaya başlaması sanki biraz ağır geldi. 35′e 2 kala düşünceler zaten derinleşmişken bir de sakalların beyazlaşması iyice melankolik bir ruh haline sürükledi beni. Sanki yakınlardaki şelaleden düşmemek için akıntıya çırpınıyor gibi hissediyorum. Sağa ya da sola gitmem değil, bir şekilde akıntıdan kurtulmam önemliymiş gibi hissediyorum. Hafta boyunca bu yüzden defalarca radikal kararlar alıp, istifa etmeyi ve hatta sistemler ile uğraşmayı tamamen bırakmayı bile düşündüm. Belki aslında sığ bir suda çırpınıyorumdur ve ayaklarımı yere basmaya çalışırsam ayağa kalkıp yürüyerek çıkabilir ve istediğim yöne gidebilirmişim gibi geliyor. Tüm bu düşüncelerin ardından suyun derinliğini bilmeyişim, kend

iş dünyası:))

Resim

Aklını alırım Kalp gibi senin!

İnsan içinde yanan ateşi nasıl söndürebilir? Tam midenin üstünden yukarı doğru sıcak sıcak öfkeyle karışık gelir güm diye oturur kalbinin üstüne kalbin daha hızlı atarken beyninde beliriverir yapmak istediklerin Allahtan seni durdurabilen iki üç şey kalmıştır orda onlar keser önünü. Gurursuzluk yapamam dersin işte o zaman kendine dönersin yer durursun içten içe beyin hücrelerini. Dayanamadığın bir nokta olduğunda düşünüp birşeyler yaparsın ama y....k gibidir yaptığın şeyler. Biraz zaman geçer sönmeye başlayınca destek güç gerekir söndürmeye. Arkadaş olur bir insan olur işte konuşursun şayet dinleyebilirsen ateş söner yavaş yavaş yavaş... Dönüp bakarsın yaptıklarına ulan bumuymuş dersin işte o zaman karaya çıkmışsındır. Kaslar yorgun nefes nefese kalmışsındır çıktığın su ya bir okyanus gibi büyüktür ya bir havuz ya benimki gibi bir bardak sudur. Boğulmak isteyince insan akıntıda bir bardak suda bile boğulur. Okyanuslarda denizlerde boğulmaktan daha aşağılayıcıdır. Nefes almaya devam ede

Kanarken...

Kuşun kanadı değil mastar eki almış halini söylüyorum. Kanamak... Ufacık bir iğne de kanatır keskin bir kılıcın hafif bir sürtmesi de kanatır. Kan yerini terk ettiği anda kabuk bağlamak ister gücü yettiğince. Kapanır mı bu yara kabuk bağlar mı bilmiyorum kan hala akmakta şuan. Kan kaybından ölmek dondururmuş insanı diyorlar öyle oluyormuş gerçektende üşüyorsun donuyorsun hayat gitmiyor ileri saplantılı bir hasta gibi kalakaldık olduğumuz yerde göz görüyor kulak duyuyor ama gidemiyorsun karabasan gibi çoküyo üstüne bu hal. Zor bir durum gerçekten. Direnmek mantığına kulak vermek duymaya benzemiyor. Ama mecbursundur. Kanarken 2 kuş kanatlanır bu sefer mastar eki alan değil...